Bu Benim Gezegenim Masalı

Bir varmış, bir yokmuş. Bir vakitler, küçük bir kasabada Mete isminde bir çocuk yaşarmış. Mete, gökyüzünü çok severmiş. Her gece pencerenin önünde oturur, yıldızlara bakar, hayal kurarmış. En büyük dileği, bir gün kendi gezegenine sahip olmakmış.
Bir gece yıldızlar her zamankinden parlakmış. Mete yavaşça gözlerini kapatmış ve içinden dileğini fısıldamış: “Kendi gezegenimi görmek istiyorum.” O sırada gökyüzünde bir ışık süzülmüş ve her şey sessizleşmiş.
Ertesi sabah Mete, kuş sesleri yerine tatlı bir melodiyle uyanmış. Gözlerini açtığında odasında olmadığını fark etmiş. Pencereden dışarı baktığında, renkli zirveler, yumuşacık bulutlar ve ışıl ışıl bir gökyüzü görmüş. Her şey tanıdık fakat değişikmiş.
Mete dışarı çıkmış. Ayaklarının altında yumuşak, turuncu bir toprak varmış. Havada lavanta üzere tatlı bir koku dolanıyormuş. Rüzgâr cildine dokunduğunda, içi yavaşça ısınmış. “Burası gerçek mi?” diye fısıldamış.
O anda karşısına yuvarlak gözlü, pofuduk kulaklı bir varlık çıkmış. Gülümseyerek yaklaşmış. “Hoş geldin Mete,” demiş. “Ben Luma. Burası senin gezegenin. Hayal gücünden doğdu.”
Mete gözlerini kocaman açmış. “Gerçekten benim mi?” Luma başını sallamış. “Burada her şey senin fikirlerinle şekillenir. Ne hissedersen, burası da onu hisseder.”
Mete şaşkınlıkla etrafına bakınmış. Gökyüzü sarımsı turuncuya dönmüş, ağaçlar yavaşça eğilmiş. “Yani şayet ben üzülürsem, burası da üzülür mü?” Luma sessizce evet demiş. “Ama burada üzülmek berbat bir şey değil. Her his yerini bulur.”
Birlikte yürümeye başlamışlar. Yol boyunca pamuk üzere ağaçlar, gökyüzüne gerçek uzanan parlak çiçekler varmış. Luma, bir kayanın üzerine oturmuş. “Bu gezegen sana emsal. Ne vakit içini dinlersen, burası da seni anlar.”
Mete bir an durmuş. “Peki burada diğer kimse var mı?” Luma gülümsemiş. “Senin kalbinde kim varsa, burada da onlar olur. Sevdiğin biri, affetmek istediğin biri, unutmaktan korktuğun biri…”
Mete gökyüzüne bakmış. Yıldızlar yavaşça yer değiştiriyormuş. İçinden annesini düşünmüş. Ansızın esen hafif bir rüzgâr, annesinin sesi üzere kulağına çarpmış: “Bugün nasılsın, Mete’m?” Gözleri dolmuş. “O da burada mı?” demiş kısık sesle. Luma başını eğmiş. “Sevgi, her yere ulaşır.”
Bir doruğun tepesine çıkmışlar. Aşağıda rengârenk bir harita varmış. Haritada parlayan noktalar, Mete’nin hissettiklerini gösteriyormuş. “Ne vakit uygun düşünürsen,” demiş Luma, “bu gezegen genişler. Ne vakit karışırsan, bulutlar toplanır. Lakin her şey geçer.”
Mete yere oturmuş, toprağa dokunmuş. “Bazen öfkeleniyorum. Bazen üzülüyorum. Ya bu gezegeni bozarsam?” Luma yanında oturmuş. “Duygular ziyan vermez. Kâfi ki sen onları tanımayı öğren.”

Gökyüzü birden yumuşak maviye dönmüş. Kuş sesleri duyulmaya başlamış. Mete, içindeki sakinliği hissetmiş. “Burası benimle konuşuyor,” demiş gülümseyerek.
Luma elini uzatmış, avucuna bir yaprak bırakmış. Yaprak kristal üzere parlıyormuş. “Bu yaprak, senin kalbinin bir kesimi. Geri döndüğünde yanında olacak. Ne vakit unutursan, ona bak.”
Bir anda her şey yavaşça titremiş. Rüzgâr biraz daha sert esmiş. Luma yavaşça uzaklaşmış. “Şimdi gitme vakti,” demiş. “Ama unutma Mete, bu gezegen senin içindeydi. Daima seninle olacak.”
Mete gözlerini kapatmış, derin bir nefes almış. Toprağın kokusunu, kuş seslerini, gökyüzünün yumuşaklığını içine çekmiş. Kalbinde bir sıcaklık hissetmiş.
Gözlerini açtığında, odasındaymış. Sabah güneşi pencereye vuruyormuş. Yastığının altında küçük, parlayan bir yaprak duruyormuş. Mete gülümsemiş. İçten ve sessizce fısıldamış:
“Bu benim gezegenim ve ben ona âlâ bakacağım.”
Bu Benim Gezegenim masalına benzeyen 5 yaş masalları okumak için irtibata tıklayabilirsiniz. En hoş sesli masallarımızı dinlemek için ise instagram sayfamızı takip edebilirsiniz.